Femtolasik ameliyatı

Femtosaniye lazer teknolojisi, son yıllarda göz cerrahisinde büyük bir devrim yaratmıştır. Özellikle korneal cerrahide kullanılan bu teknoloji, güvenli, hassas ve öngörülebilir sonuçlar elde etmeyi sağlamaktadır. Femtosaniye Lazerin İlkeleri Femtosaniye lazer, ultrakısa darbeler halinde lazer ışığı üreten bir lazer sistemidir. Bir femtosaniye, bir saniyenin trilyonda birine (10^-15 saniye) eşittir. Bu kadar kısa darbeler, femtosaniye lazerin benzersiz özelliklerini sağlar. Femtosaniye lazer, optik koherens tomografi (OCT) ve diğer görüntüleme yöntemleriyle entegre olabilir. Bu, cerrahların operasyon sırasında gözün anatomisini daha ayrıntılı bir şekilde görebilmelerini sağlar. Ayrıca, femtosaniye lazer, önceden belirlenen noktalarda kesiler yapabilir, kornea dokusunu kesebilir ve şekillendirebilir. Femtosaniye Lazerin Uygulamaları Femtosaniye lazer teknolojisinin en yaygın uygulaması, femtolasik refraktif cerrahidir.

444 44 84 - 0 533 413 31 93

Prk ameliyatı

  • PRK (Foto-Refraktif Keratektomi), refraktif cerrahide yaygın olarak kullanılan bir işlem olup, miyopi, hipermetropi ve astigmatizma gibi görme kusurlarının düzeltilmesinde etkilidir. PRK'nın İlkeleri PRK, korneanın üst tabakası olan epitel dokusunun çıkarılması ve altındaki doku tabakasının yeniden şekillendirilmesiyle gerçekleştirilen bir işlemdir. İşlem sırasında, bir excimer lazer kullanılarak korneanın alt tabakasının hedeflenen bölgesi, istenilen görme kusurunu düzeltmek için düzeltici bir şekle getirilir. PRK, kornea şeklini değiştirerek ışığın doğru bir şekilde odaklanmasını sağlar, böylece net ve keskin bir görüş elde edilir. PRK'nın Prosedürü PRK işlemi genellikle şu adımları içerir:

  • 1. Anestezi: İşlem genellikle lokal anestezi altında gerçekleştirilir. Göz doktoru, gözü uyuşturmak için göz damlaları veya jel kullanır.

  • 2. Epitel Çıkarılması: Bir alet veya alkol solüsyonu kullanılarak, korneanın üst tabakası olan epitel dokusu nazikçe çıkarılır. Bu, korneanın altındaki dokuya erişim sağlar.

  • 3. Lazer Uygulaması: Excimer lazer, korneanın alt tabakasındaki doku üzerinde düzeltici bir şekil oluşturmak için kullanılır. Lazer, mikroskopik ölçekte doku tabakasını buharlaştırarak veya ablate ederek istenilen şekli oluşturur.

  • 4. Bandaj Merhem veya Kontakt Lens: İşlem sonrasında, göze bir bandaj merhem veya geçici bir kontakt lens yerleştirilebilir.

  • Bu, korneanın iyileşme sürecini desteklemeye yardımcı olur. PRK'nın Sonuçları ve İyileşme Süreci PRK işlemi sonrasında, iyileşme süreci önemlidir. Kornea, epitel dokusunun yeniden büyümesi ve iyileşmesi için zaman gerektirir. İyileşme süreci genellikle birkaç gün ile birkaç hafta arasında değişir. İlk birkaç gün içinde görüş bulanık olabilir ve hafif rahatsızlık hissi oluşabilir. Göz damlaları ve ilaçlar genellikle reçete edilir ve doktorun talimatlarına göre kullanılmalıdır. Tam iyileşme süreci birkaç hafta sürebilir ve göz doktorunuzun kontrolleriyle takip edilir.

Katarakt multifokal (akıllı lens) ameliyatı

Katarakt, göz merceğinin bulanıklaşması sonucu görme kaybına neden olan bir durumdur. Kataraktın tek etkili tedavisi cerrahi müdahaledir. Katarakt ameliyatı, bulanıklaşmış merceğin çıkarılması ve yerine yapay bir mercek yerleştirilmesini içerir. Katarakt ameliyatında kullanılan merceklerden biri de "akıllı lens" veya "multifokal lens" olarak adlandırılan lenslerdir.

Akıllı lensler, uzak ve yakın görme yeteneklerini restore etmek için tasarlanmış özel lenslerdir. Geleneksel monofokal lensler, sadece uzak görme veya yakın görme için optimize edilmiştir. Ancak, multifokal lensler, her iki durumu da aynı anda ele alır ve hastaların daha geniş bir görüş alanına sahip olmalarını sağlar.

Katarakt multifokal ameliyatı genellikle lokal anestezi altında gerçekleştirilir. Göz cerrahı, bir kesi yaparak bulanıklaşmış merceği çıkarır ve yerine akıllı bir lens yerleştirir. Akıllı lens, göze yerleştirildikten sonra, hastanın hem uzak hem de yakın mesafelerde net bir görüş elde etmesine yardımcı olur. Bu, hastaların gözlük veya kontakt lenslere olan ihtiyaçlarını azaltır veya ortadan kaldırır.

Katarakt multifokal ameliyatının başarısı birçok faktöre bağlıdır. Bunlar arasında hastanın genel göz sağlığı, göz bebeği boyutu ve göz yüzeyi durumu yer alır. Ayrıca, her hastanın bireysel görme ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalıdır. Ameliyat sonrası iyileşme süreci genellikle hızlıdır ve çoğu hastanın birkaç gün içinde normal aktivitelere dönmesi beklenir.

Ancak, unutmayın ki her cerrahi işlem gibi, katarakt multifokal ameliyatı da riskler içerir. Enfeksiyon, göz içi basınç değişiklikleri ve görme bulanıklığı gibi komplikasyonlar nadir olsa da oluşabilir. Bu nedenle, ameliyat olmayı düşünüyorsanız, göz doktorunuzla durumu ve beklentilerinizi detaylı bir şekilde tartışmanız önemlidir.

Umuyorum ki bu genel bilgiler, katarakt multifokal ameliyatı hakkında size yardımcı olmuştur. Unutmayın, herhangi bir sağlık sorununuz varsa, uzman bir göz doktoruna danışmanız her zaman en doğrusudur.

TEDAVİLER
GÖZ LAZER AMELİYATI (GÖZ ÇİZDİRME) NEDİR?

Göz Lazer Ameliyatı (Göz Çizdirmesi) Nedir?

Günümüzde birçok kişi gözlük veya kontakt lens kullanarak günlük hayatlarını sürdürmektedir. Ancak, gözlük ve lensler bazen rahatsızlık verebilir, görüşü kısıtlayabilir ve aktif bir yaşam tarzını engelleyebilir. İşte bu noktada, göz lazer ameliyatı (göz çizdirmesi), göz kusurlarını düzeltmek için etkili bir çözüm sunmaktadır.

Göz lazer ameliyatı, gözlük veya lens kullanımını azaltmayı hedefleyen bir prosedürdür. Bu ameliyat, miyopi (kısa görme), hipermetropi (uzun görme) ve astigmat gibi yaygın göz kusurlarını düzeltmek için kullanılır. Uzman bir göz cerrahı tarafından gerçekleştirilen bu yöntem, son derece güvenli ve etkili bir şekilde uygulanmaktadır.

Ameliyat sırasında, göz yüzeyi lokal anestezi ile uyuşturulur ve lazer teknolojisi kullanılarak kornea üzerinde hassas bir şekilde düzeltmeler yapılır. Bu düzeltmeler, ışığın doğru bir şekilde odaklanmasını sağlar ve net bir görüş elde etmenizi sağlar. Göz lazer ameliyatı, kısa bir süre içinde gerçekleştirilen bir işlem olup genellikle ağrısızdır. Ameliyat sonrası iyileşme süreci de hızlıdır ve çoğu hastanın normal aktivitelere dönmesi birkaç gün içinde gerçekleşir.

Göz lazer ameliyatının avantajları oldukça çekicidir. İlk olarak, ameliyat sonrasında gözlük veya lens kullanımını azaltır veya tamamen ortadan kaldırır. Bu da daha özgür bir yaşam sürmenizi, spor yapmanızı ve sevdiklerinizle daha rahat iletişim kurmanızı sağlar. Ayrıca, uzun vadede gözlük veya lens maliyetinden tasarruf etmenizi sağlar.

Op. Dr. Ersin Mavi olarak, göz sağlığınıza ve görme kalitenize değer veriyoruz. Deneyimli ekibimiz ve son teknoloji ekipmanlarımızla göz lazer ameliyatı konusunda size yardımcı olmaktan mutluluk duyarız. Siz de daha net bir görüşe sahip olmak ve gözlük veya lens kullanımını azaltmak isterseniz, bize ulaşabilir ve randevu talebinde bulunabilirsiniz.

Göz lazer ameliyatı ile hayatınızı daha net görmek için bugün adım atın ve gözlük veya lenslerin size getirdiği kısıtlamalardan kurtulun!

Lazer Göz Ameliyatı Kimlere Yapılabilir?

Göz kusurları, birçok insanın günlük yaşamını etkileyebilen yaygın bir sorundur. Gözlük veya kontakt lensler, görme kusurlarını düzeltmek için yaygın olarak kullanılan yöntemler olsa da, bazı kişiler için bu çözümler pratik olmayabilir. Neyse ki, lazer göz ameliyatı, göz kusurlarını düzeltmek için güvenli ve etkili bir seçenek sunar. Peki, lazer göz ameliyatı kimlere yapılabilir?

  1. Miyopi (Kısa Görme): Yakındaki nesneleri net bir şekilde görmeyi zorlaştıran bir durumdur. Lazer göz ameliyatı, miyopiye sahip kişilerin görüşünü düzeltmek için etkili bir çözüm sunar.

  2. Hipermetropi (Uzun Görme): Uzaktaki nesneleri net bir şekilde görmeyi zorlaştıran bir durumdur. Lazer göz ameliyatı, hipermetropiye sahip olan kişilerin yakın ve uzaktaki görüşlerini düzeltmeye yardımcı olur.

  3. Astigmatizma: Korneada düzensiz bir eğrilik veya şekil bozukluğu nedeniyle oluşan bir görme kusurudur. Lazer göz ameliyatı, astigmatizmaya sahip olan kişilerin görüşlerini düzeltmek ve net bir görüş sağlamak için etkili bir çözüm sunar.

Lazer göz ameliyatı genellikle aşağıdaki kriterlere uyan kişilere uygulanır:

Göz kusuru ilerlememiş olmalı veya istikrarlı bir durumda olmalıdır.

18 yaşından büyük olmalıdır.

Göz sağlığı açısından herhangi bir ciddi sorun veya enfeksiyon olmamalıdır.

Hamilelik dönemi geçirilmemelidir.

Genel sağlık durumu ameliyat için uygun olmalıdır.

Lazer göz ameliyatı, kişiselleştirilmiş bir tedavi planı gerektiren bir prosedürdür. Bu nedenle, ameliyat öncesinde bir göz sağlığı uzmanıyla detaylı bir değerlendirme yapmanız önemlidir. Uzman bir göz cerrahı, göz kusurlarınızı değerlendirecek, sağlık geçmişinizi gözden geçirecek ve ameliyat olup olamayacağınız konusunda size rehberlik edecektir.

Op. Dr. Ersin Mavi olarak, göz sağlığınıza ve görme kalitenize değer veriyoruz. Deneyimli ekibimiz ve son teknoloji ekipmanlarımızla, lazer göz ameliyatı konusunda size en uygun tedaviyi sunmak için buradayız. Siz de daha net bir görüşe sahip olmak ve gözlük veya lens kullanımından kurtulmak isterseniz, bize ulaşabilir ve randevu talebinde bulunabilirsiniz.

Hayatınızı daha net görmek için bugün adım atın ve lazer göz ameliyatının sunduğu avantajlardan faydalanın!

Detaylı Bilgi için:

444 44 84

0 533 413 31 93

LASIK? LASEK? PRK? SMILE? Lazer Göz Ameliyatları Aralarındaki Farklar

LASIK? LASEK? PRK? SMILE? Lazer Göz Ameliyatları Aralarındaki Farklar

Gözlük veya kontakt lens kullanma zorunluluğundan kurtulmak isteyen birçok kişi, lazer göz ameliyatlarına başvurmayı düşünmektedir. Bu ameliyatlar arasında en yaygın olanları LASIK, LASEK, PRK ve SMILE'dır. Ancak bu işlemlerin her birinin kendine özgü avantajları, dezavantajları ve işleyişleri vardır. İşte bu lazer göz ameliyatları arasındaki farkları ayrıntılı bir şekilde açıklayan rehber:

1. LASIK (Laser-Assisted In Situ Keratomileusis)

LASIK, lazer göz ameliyatları arasında en yaygın olarak uygulananıdır. İşte LASIK'in temel özellikleri:

  • Flap Oluşturma: LASIK, kornea üzerinde bir ince doku flap (kapakçık) oluşturmayı içerir. Bu flap, lazerin korneanın alt tabakasına erişim sağlamasına yardımcı olur.

  • Hızlı İyileşme: LASIK, genellikle hızlı iyileşme sürelerine sahiptir ve hastaların birkaç saat içinde normale dönmelerine olanak tanır.

  • Düşük Ağrı Düzeyi: LASIK genellikle minimal ağrı ile ilişkilendirilir.

2. LASEK (Laser-Assisted Subepithelial Keratectomy)

LASEK, PRK ve LASIK gibi bir flap oluşturur, ancak bu flap korneanın üst epitel tabakasının altına yerleştirilir. İşte LASEK'in özellikleri:

  • Daha Uzun İyileşme Süreci: LASEK, LASIK'e göre daha uzun bir iyileşme sürecine sahiptir ve görme düzelmesi daha yavaş olabilir.

  • Daha Fazla Ağrı: LASEK, diğer bazı lazer göz ameliyatlarına göre daha fazla ağrı ile ilişkilendirilebilir.

3. PRK (Photorefractive Keratectomy)

PRK, LASEK gibi kornea üst epitel tabakasını çıkarır ve bu tabakanın yeniden büyümesini bekler. İşte PRK'in özellikleri:

  • Flap Oluşturulmaz: PRK'da LASIK ve LASEK gibi bir flap oluşturulmaz, bu nedenle flap ile ilgili riskler ortadan kalkar.

  • Daha Uzun İyileşme Süreci: PRK iyileşme süreci daha uzundur ve görme düzelmesi daha yavaş olabilir.

4. SMILE (Small Incision Lenticule Extraction)

SMILE, en yeni lazer göz ameliyatlarından biridir ve flap oluşturmadan gerçekleştirilir. İşte SMILE'ın özellikleri:

  • Flapsız: SMILE, flap oluşturmadan bir lenticule (küçük bir doku kesesi) çıkarma işlemi içerir.

  • Hızlı İyileşme: SMILE, LASIK ve LASEK'e kıyasla daha hızlı iyileşme süreleri sunar ve ağrı düzeyi daha düşüktür.

Hangi Ameliyat Hangi Durumlar İçin Uygundur?

  • LASIK: Orta ve yüksek dereceli miyop veya hipermetropi tedavisi için uygundur.

  • LASEK: İnce korneal flap gerektiren özel durumlar için tercih edilebilir.

  • PRK: İnce kornea veya diğer komplikasyon riskleri olanlar için bir seçenek olabilir.

  • SMILE: Orta derecede miyop tedavisi için uygundur.

Her bir ameliyatın avantajları ve dezavantajları bulunsa da, en iyi sonuçları almak için bir göz doktoruyla görüşmek önemlidir. Göz sağlığınızı değerlendiren bir uzman, sizin için en uygun ameliyatı seçmenize yardımcı olacaktır. Unutmayın ki her hastanın durumu farklıdır ve bireysel bir yaklaşım gerekebilir.

Kornea Hastalıkları ve Tedavisi

Kornea Gözün en ön kısmında yer alan damarsız ve saydam bir yapı olup, ışığı odaklayan ve gözü dış etkenlerden koruyan bir dokudur.Kornea saydamlığı doğuştan, genetik kökenli veya sonradan geçirilen travma, enfeksiyon ve cerrahi sonrasında bozulabilir. Korneanın saydamlığı bozulursa görme kalitesi azalır. Korneanın her hangi bir şekilde etkilenmesi görmeyi azaltacağı gibi şiddetli ağrı, batma, yanma ve ışık hassasiyetinde artma gibi şikayetlere de yol açabilir.

Kornea Muayene Yöntemleri

Kornea Muayenesinde Yapılabilen Bazı Tetkikler:

-Biyomikroskopi

-Pakimetri

-Speküler mikroskopi

-Esteziometri

-Korneanın boyanarak muayenesi

-Keratometri

-Topografi

Sık Karşılaşılan Kornea Hastalıkları:

-Keratakonus

-Kuru göz

-Herpetik keratit

-Kornea enfeksiyonları

-Kornea skarları

-Korneanın dejeneratif hastalıkları

KERATOKONUS HASTALIĞI VE TEDAVİSİ

Keratokonus, gözün saydam tabakası korneanın, ilerleyici miyop ve astigmat ile birlikte incelme ve sivrileşmesiyle görülen hastalıktır. Genellikle ergenlik döneminde başlayan hastalıktan hastalar ancak 20’li yaşlarında haberdar olmaktadır. 20–40 yaş arasında ilerleme gösterip; 40 yaştan sonra durağan döneme giren keratokonus, tedavi edilmezse kornea nakli gerektiren ciddi görme sorunlarına yol açabilen bir hastalıktır.

Keratakonus Hastalığının Nedenleri:

-Gözün sıkça ovalandığı Alerjik göz hastalıkları

-Genetik yatkınlık

-Travma

-Sert kontakt lens kullanımı

Keratakonus Hastalığının Belirtileri Nelerdir?

-Gözde sürekli alerji veya kaşıntı olması (hafif göz irritasyonu)

-Devamlı ilerleyen miyopi ve astigmatın olması

-Çift görme

-Gözlüğe rağmen net görememek

-Işığa duyarlılığın artması

-Göz kamaşması

-Işıkların çevresinde halkalar görme,

-Özellikle araba kullanırken hayalet görüntülerin ortaya çıkması,

-Yanma, batma ve kızarıklık

Tedavi Yöntemleri

Kontakt Lens Kullanımı:

Hastalık ilerleyici seyrediyorsa stabilize edip kontakt lens uygulanmalıdır. Eğer hasta kontakt lens kullanamıyorsa halka tedavisi, topolazer veya göz içi kontakt lens tedavileri yapılır.

Corneal Cross Link Tedavisi:

Crosslink tedavisi ile korneadaki kollajen lifler arasındaki bağlar güçlendirilmektedir. Dolayısıyla bu tedavi adeta göze verilen bir vitamin gibi korneanın yapısını güçlendirilmesine yardımcı olur. Ultraviyole A ve damla formunda riboflavin kullanılarak korneadaki kollajen lifler arasındaki bağların arttırılması ve korneanın daha güçlü hale gelmesi sağlanır. Bu amaçla Ultraviole A ve sıvı riboflavin kullanılmaktadır. Bu tedavi görmeyi artırmaz, sadece hastalığın ilerlemesini durdurur.

Crosslinking tedavisi Intacs tedavisi öncesi veya sonrası, kornea nakli sonrasında uygulanabilmektedir.

Kornea İçi Halka (Korneal Ring) Tedavisi

Kontakt lens kullanamayan veya gözüne kontakt lens uymayan hastalarda keratokonus ileri döneminde değilse kornea içi halka uygulaması iyi bir alternatif olabilir. Kornea içine lokal anestezi ile Femtosecond Laser ile saniyeler içerisinde açılan kanallara kornea içi halkalar (INTACS, Keraring, Ferrara) yerleştirilir.

Kornea Nakli

Korneanın; saydamlığını yitirdiği veya şeklinin bozulduğu durumlarda, yaşamını yitirmiş bir kimseden alınan şeffaf kornea dokusu ile değiştirilmesi işlemine kornea nakli denir. Keratokonus hastalığının ilerlediği durumlarda tedavi yöntemi olarak tercih edilebilmektedir.

Kornea Naklinin Gerekli Olduğu Diğer Durumlar

-Psödofakik büllöz keratopati (katarakt ameliyatı sonrası kalıcı kornea ödemi)

-Kornea yaralanmaları

-Korneanın saydamlığını kaybettiği ve distrofi adı verilen kalıtsal hastalıklar

-Herpetik keratit adı verilen göz uçuğu

Sarı Nokta Hastalığı (Makula Dejenerasyonu)

Halk arasında sarı nokta hastalığı olarak da bilinen “Makula Dejenerasyonu” Sarı merkezi görmeden sorumlu bir retina hastalığıdır. 55-60 yaş üzerindekilerde görme kaybının en yaygın sebeplerinden birisidir.

Sarı Nokta Hastalığının Nedenleri

Yaşlanma

Hipertansiyon,

Sigara,

Beslenme şekli,

Lipid – kolesterol yüksekliği,

Güneş ışığına uzun süre maruz kalma

Şişmanlık

Sarı Nokta Hastalığının Belirtileri

Görme kaybı

Cisimleri, çizgileri eğri veya kırık görme

Göz önünde karartılar

Görme kalitesinde bozulma

Renk görmede bozukluklar

Hastalıktan korunmak için güneş gözlüğü kullanılması, sigara kullanılmaması, sağlıklı beslenme önerilmektedir. Bununla birlikte yaşa bağlı ve kalıtımsal etkenleri ortadan kaldırmak mümkün değildir.

Sarı Nokta Hastalığının Tedavisi

Sarı nokta hastalığının türüne göre tedavi yöntemi de değişmektedir. Buna göre koruyucu tedavi, göz içine iğne tedavisi ve fotodinamik tedavi uygulanabilmektedir.

Diyabetik Retinopati

SAĞLIĞINIZA DİKKAT!

Diyabet hastalığınız varsa, kontrol için profesyonel bir sağlık ekibine ihtiyacınız vardır. Bu ekibin bir parçası olan göz doktorunuz diyabetik retinopatiyi takip ederek size yardımcı olur. Ancak göz doktorunuz sadece düzenli olarak kontrollere giderseniz faydalı yardımda bulunabilir.

Tanımı Klinik Önemi Sebepleri ve Risk Faktörleri Bulguları Testleri ve Tanısı Tedavisi

Diyabetik Retinopati nedir?

Diyabet (şeker hastalığı) gözde katarakt, glokom, kırma kusurları, görme siniri iltihabı, göz kasları felci yanında retinada çeşitli hasarlara sebep olur. Şeker hastalığına bağlı oluşan körlüklerin en sık sebebi diyabetik retinopatidir.

Diyabetik retinopati şeker hastalığının gözleri etkileyen önemli bir komplikasyonudur.

Diyabetik retinopatinin nonproliferatif ve proliferatif olmak üzere kronolojik olarak birbirini takip eden iki tipi vardır. Gözün arka kısmındaki retina damarlarında sıvı ya da kan sızdırması (eksüdayon), sıvı toplanması (ödem), küçük yerel genişlemeler (mikroanevrizma), yeni damar oluşumu (neovaskülarizasyon) ve ileri evrede fibrotik zar oluşumları ortaya çıkar. Yeni damar oluşumları yırtılabilir ve vitre içine kanama yapabilir. Daha sonra vitre içindeki yırtılan kan damarlarından oluşan nedbe dokusu retinayı gerip çekebilir ve kaldırabilir (dekolman). Makula denen bölgede ödem, kanama ve dekolmana bağlı merkezi görme kaybolur ve tablo zamanla körlüğe doğru ilerler.

Diyabetik Retinopati kimlerde görülür?

Diyabetik retinopati şeker hastalığı bulunan herkeste olabilir. En önemli faktör hastalığın süresidir. Süre ne kadar uzunsa diyabete bağlı göz hastalığı riski o kadar yüksektir.

15 yıllık diyabeti olan birinde retinopati gelişme riski % 80 oranında bulunmaktadır. Çocuklarda oluşan diyabette retinopati daha küçük yaşlarda başlar.

Erken tanı ve tedavi görme kayıplarını önler. Tedavi edilmeyen diyabet hastaları normal bir insana göre 25 kat daha fazla körlük riski taşır. Diyabet hastalarının göz muayenesi olmaları için belirtilerin ortaya çıkmasını beklememeleri gerekir. Diyabet hastaları yılda en az bir kez gözlerini muayene ettirmeli ve kan şekerlerini sürekli kontrol altında tutmalıdır.

Hamilelik, yüksek tansiyon, böbrek hastalıkları ve ağır enfeksiyonlar diyabetik retina hastalığını arttırabilir. Bu durumlarda daha sık muayene gerekir.

Kan şekeri seviyesinin, kan yağlarının yüksek olması, hipertansiyon ve böbrek hastalığının bulunması diyabete bağlı göz bozukluğunu daha da artırır.

Diyabetik Retinopati’nin beliertileri nelerdir?

Diyabetik retinopatide lezyonun bulunduğu yere ve hasarın şiddetine bağlı olarak belirtiler ortaya çıkar. Hastalığın erken evresinde belirti yoktur. Hatta bazen çok ilerlemiş diyabetik retinopati yıllarca belirti vermeyebilir. Ancak makula tutulumu varsa bulanık görme başlar.

Eğer görme merkezi etkilenmemişse ve sadece periferik retinada hasar varsa hastalık çok ileri evrelere gelene kadar hiçbir bulgu vermeyebilir. Sinsi olan bu durum çok tehlikelidir. Çünkü aniden kanama olabilir ve hasta görmesini bir anda kaybedebilir.

Tek başına diyabetik retinopatisi olan hastada hiçbir zaman ağrı olmaz. Retina dışında diğer göz dokularında yaptığı hasarlarda mevcut tabloya değişik bulgular eklenebilir.

Hastalar görmelerinde birkaç günden uzun süren ve kan şekeriyle bağlantılı olmayan bir değişiklik fark ederlerse göz muayenesi yaptırmalıdırlar.

Diyabetik Retinopati tanısı nasıl konulur?

Diyabetik retinopatiyi saptamak için damlalar ile göz bebeği büyütülerek detaylı göz dibi muayenesi yapılır. Daha fazla bilgi edinmek için göz dibinin panaromik resmi (renkli fundus fotografı) çekilir.

Görme noktasında ödem olduğundan şüphelenilen hastalara göz tomografisi olarak bilinen, ışık dalgaları kullanarak retinanın görüntülenmesini sağlayan ve hiçbir yan etkisi olmayan optik koherens tomografi (OCT) uygulanır. Hastalığın durumunu değerlendirmek, tedavi kararını vermek ve sonraki dönemlerinde takibini yapmak için retina damarlarının anjiografisi çekilir. Floresein Anjiografisi (FA) adı verilen bu yöntemle hastaya damar yoluna floresein adlı ilaç verilir. Bu ilaç kısa süre içerisinde dolaşım yoluyla retinadaki damarlara ulaşır. Bu esnada anjiografi cihazı ile retinanın siyah beyaz fotoğrafları çekilir. Diyabetik retinopatide damarlardan bir kanama veya sızıntı olup olmadığı bu yöntemle kolay seçilir. Ayrıca retinanın hangi bölgesine ne tür bir tedavi yapılacağına da anjiografiyle karar verilir. Yeni geliştirilen bir yöntem olan OCT Anjiografi (OCT-A) ile damardan herhangi bir madde verilmeden retinanın damar yapısı görüntülenebilmektedir.

Diyabetik Retinopati’nin tedavisi nedir?

Korunma diyabetik retinopatide en iyi tedavidir. Kan şekerinin kontrol altında olması diyabetik retinopati riskini azaltır.

Korunmaya rağmen görmeyi tehdit eden ve azaltan diyabetik retinopati tablosu oluşmuşsa tedavisi yapılmalıdır. Bunun için farklı tedavi seçenekleri mevcuttur.

Laser fotokoagülasyon tedavisi: Retina tabakasındaki bozuklukları düzeltmek amacıyla kullanılır. Bu tedavide hasarlı retina üzerine güçlü bir laser ışık enerji demeti gönderilir. Laserin yoğun ısısı sızıntı yapan damarları tıkar ve küçük nedbeler oluşturarak kanamayı durdurur. Bu nedbelerin faydası anormal kan damarlarının oluşumunu azaltmak ve retinanın gözün arkasına yapışmasına yardım etmektir. Laser tedavisi ağrısız bir işlemdir; poliklinik şartlarında uygulabilir. İşlem öncesinde göz bebekleri damlalarla genişletilir. Göze bir muayene merceği takılır. Laser yapılırken hasta ışık parlamaları hissedebilir. Gerektiğinde farklı zamanlarda birkaç seans uygulanır.

İntravitreal enjeksiyonlar: Günümüzde diyabetik maküla ödeminin tedavisi için uygulanacak ilk tedavi anti-VEGF veya steroidlerin intravitreal enjeksiyonudur.

Vitrektomi: Gözün arkası kanla dolmuş ise vitrektomi yapılabilir. Bu tedavide kanla dolu vitre boşaltılır ve yerine berrak ve yapay bir solüsyon konur. Vitrektomi yapılan hastaların büyük kısmında görme artar. Bu cerrahi yöntem için zamanlama önemlidir. Kanamadan hemen sonra vitrektomi yapılabileceği gibi gözün kendi kendini temizlemesi için bazen bir yıla kadar beklenebilir. Ameliyat zamanı diğer gözün durumuna ve hasarın derecesine bağlı olarak her hastada değişiktir. Ancak eğer retina da ayrışmışsa ciddi görme kaybını önlemek için cerrahi hemen uygulanır.

Blefaroplasti: Göz Kapağı Estetiği

Göz Kapağı Estetiği (Blefaroplasti) nedir?

Blefaroplasti göz kapağında yaptığımız estetik düzeltmelerin genel adıdır. Göz kapağı estetiği, oküloplastik cerrahinin en sık ameliyat alanlarından biridir.

Hangi durumlarda Blefaroplasti estetiği yapılır?

Üst göz kapağındaki cilt fazlalıkları, cilt altındaki kas ve bağ dokudaki zayıflıklar, yağ dokusundaki öne doğru fıtıklaşmalar ya da çökmeler, göz yaşı bezinin sarkmaları; alt göz kapağındaki gevşemeye bağlı sarkmalar, yağ torbalanmaları, cilt fazlalıkları, kapak-yanak arasındaki çökme alanları, alt kapağın ligamanlarındaki zayıflıklar blefaroplasti ameliyatlarıyla giderilebilmektedir.

Burada önemli olan yukarı sayılan işlemlerden hangisi veya hangilerinin gerekeceğinin detaylı bir muayene ile tespit edilmesi ve hastaya uygun olan ameliyatın titizlikle planlanmasıdır.

Göz kapağı estetiği (Blefaroplasti) nasıl yapılır?

Göz kapağı estetiği ameliyatlarında pek çok teknik mevcuttur. Öncelikle hastanın göz ve oküloplastik muayenelerinin detaylıca yapılması ve hastanın göz ve kapak fonksiyonlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.

Tecrübeli bir cerrah, pek çok farklı tekniğe hakimdir, muayene sonucu hastası için en uygun tekniği tespit ederek uygulayabilecektir.

Göz Kapağı Estetiği Ameliyatı Ankara

Göz kapağı estetiği ameliyatı (Blefaroplasti), lokal anestezi altında yapılabileceği gibi, hastanın ve doktorun tercihine bağlı olarak sedasyon (damardan verilen ilaçla uyku hali) ya da genel anestezi altında da yapılabilmektedir.

Ameliyat masasında son ölçümler ve işaretlemeler titizlikle yapıldıktan sonra ameliyat bölgesini uyuşturmak ve kanamayı önlemek için lokal anestezi dediğimiz iğneler yapılır. Bu esnada hastanın iğneleri hissetmemesi için sedasyon uygulaması yapılmaktadır.

Blefaroplasti ameliyatı, kesileri tercihe göre bistüri (çelik bıçak) radyofrekans, elektrokoter, lazer yardımıyla yapılabilir. Fazlalık dokuların çıkartılması, yağların alınması ya da yer değiştirilmesi, sarkan dokuların sıkılaştırılması ve yerine yerleştirilmesi işlemlerinin ardından kesiler kapatılır ve ameliyata son verilir.

Üst Göz Kapağı Estetiği

Üst göz kapağı estetiği çoğu zaman hafife alınmakta ve basit bir cilt alımı ve dikiş atımı şeklinde algılanmaktadır. Halbuki üst göz kapağı estetiği planlama aşamasından ameliyat tekniğine pek çok ince detay içermektedir.

Hastanın problemi iyice değerlendirilmelidir ve ameliyata girmeden önce sadece cildin mi, yoksa hem cilt hem cilt altı dokusunun mu alınacağı, cilt altı doku alınacaksa hangi kısmının ve ne miktarda alınacağı, yağ fıtıklaşması ve çökmesi alanlarının önceden tespiti, eşlik eden göz yaşı bezi sarkması olup olmadığı, eşlik eden gerçek göz kapağı düşüklüğü (ptozis) varlığı, tedavi edilmesi gereken kaş düşüklüğü olup olmadığı, göz yüzeyi ve kirpikli kapak kenarı rahatsızlıklarının varlığı detaylıca değerlendirilmelidir.

Hastanın detaylı ameliyat planı çıkartıldıktan sonra, ameliyat masasında gizli kesinin ve katlantının seviyesi titizlikle işaretlenir ve fazlalık cilt miktarı yine titizlikle ölçülür. Bu aşamadaki özensizlik yara izi, fazla deri alımına bağlı gözlerde kapanmama gibi çok önemli problemlere yol açabilmektedir. Ardından hasta uyutularak lokal anestezi uygulaması yapılır. Steril boyanma ve örtünmeyi takiben, cerrahın tercih edeceği kesici kullanılarak, planlanmış olan doku alımı gerçekleştirilir. Bu aşamada cerrahın tecrübesi ameliyatın estetik sonucu açısından büyük önem arz etmektedir. Çoğu zaman gerekli olduğu halde alınmayan sarkmalar, ya da gereksiz olarak alınan dokular, hastaların tekrar ameliyat edilme ihtiyacını doğurmaktadır.

Gerekli durumlarda kaş düşüklüğü, kapak ptozisi, göz yaşı bezi sarkması da üst göz kapağı estetiği (blefaroplasti) ameliyatı esnasında eş zamanlı olarak düzeltilir. Gerekli olduğu halde yapılmayan bu ilaveler nedeniyle pek çok hasta blefaroplasti ameliyatından gerekli verimi alamayabilmektedir.

Blefaroplasti ameliyatı bitiminde gizli bir katlantı içerisinde planlanmış olan kesiler estetik dikişlerle kapatılır. Gözlerin kapatılmasına, bandlanmasına gerek yoktur.

Alt Göz Kapağı Estetiği

Alt göz kapağı estetiği, oküloplastik cerrahiye en sık başvurulan ve en tecrübe gerektiren ameliyatlar arasındadır. Alt göz kapağı, yanakla bütünlük gösteren kompleks bir yapıdır ve hatalı işlemlerde göz organımız oldukça sıkıntılı bir süreç yaşayabilmektedir. O nedenle, bu ameliyatı olmak isteyen hastalar, mutlaka bu konuda çok ciddi tecrübesi bulunan hekim arayışı içerisinde olmalıdırlar.

Alt göz kapağı estetik ameliyatları, genellikle alt kapaktaki sarkmalar, torbalar, koyu halkalar ve yorgun göz görünümü nedeniyle talep görmektedir. Bu ameliyat öncesi detaylı bir değerlendirme ile torbalanmanın kaynağı, alt kapağı stabilize eden yapılardaki gevşeklikler, kapak-göz ilişkisi, kapak kirpikli kenarının rahatsızlıkları, alt kapak iç köşesinden başlayan göz yaşı boşaltım sisteminin durumu detaylıca değerlendirilmelidir.

Değerlendirme sonrası, olası pek çok teknikten hasta için en uygun olanı planlanır ve detayları hasta ile paylaşılır.

Alt kapak estetiğini bozan yağ torbalarının alımı veya yer değiştirilmesi işlemi, tercihen göz kapağının içerisinden (konjonktiva denilen pembe dokudan) yapılan bir kesi ile gerçekleştirilir. Bazı uygun hastalarda, kirpik hattının hemen altından yapılacak kesi ile de güzel bir sonuç almak mümkündür, ancak çok önemli püf noktalarına dikkat etmek gerekmektedir.

Önceden yapılan plan doğrultusunda, her kapakta bulunan 3 tane komşu yağ dokudan hangilerine ve ne oranda müdahale edileceği, ne miktarda yağ dokunun yer değiştirileceği ameliyat esnasında cerrahın tecrübesi doğrultusunda gerçekleştirilir. Bazı hastalarda hiç yağ alınmadan şekillendirilerek kapak-yanak arasındaki boşluklara transfer edilmek suretiyle hem torbalardan, hem de halkalara neden olan boşluklardan kalıcı olarak kurtulmak mümkün olmaktadır.

Cilt fazlası alt kapaklardaki en hafif problemdir, cilt mümkün olduğu kadar az alınmalı ya da hiç dokunulmamalıdır. Alt kapak estetiği ameliyatı bazen cilt alımından ibaret zannedilmekte ve gereksiz cilt alımı yapılarak hem esas problemin düzelmemesine, hem de alt kapaklarda dışa dönme, aşağı sarkmaya neden olunarak göz yüzeyinde ciddi hasarlar oluşturan estetik ve fonksiyonel problemlere neden olunabilmektedir.

Kapak ligamanlarının gevşekliği mutlaka önceden tespit edilerek ameliyatın son aşamasında gerekli serbestleştirme ve sıkılaştırmalar yapılmalıdır. Bu esnada çoğu zaman yanağın yağ dokusunun askılanması, ya da orta yüz germe gerekli olmakta ve bu işlemler kapak-yanak geçişinde mükemmel bir bütünlük sağlanmanın yanı sıra, ameliyat sonrası kapağın gözden uzaklaşmasını, dışa kıvrılmasını, aşağı sarkmasını engellemektedir.

Cerrah tecrübesi ile kapak dış köşesini, uzun vade için planladığı düzeyden bir miktar yukarıya yerleştirerek, ameliyattan 2 hafta sonra ideal yere oturmuş olmasını temin edecektir. Bu işlem için pek çok alternatif yöntem mevcuttur. Eğer kapakta yaşa bağlı uzama söz konusu ise kısaltma işlemi yapılarak, böyle bir durum söz konusu olmayan hastalarda kesi yapmaksızın özel tekniklerle dış köşeyi yükseltmek ve kapak köşesini askılamak mümkün olmaktadır.

Alt kapak estetiği ameliyatı çoğu zaman cilt kesisi yapılmadan ve gizli kesilerden yapıldığı için ameliyat izi söz konusu olmayacaktır. Ameliyat sonrası gözün kapatılması ya da bandlanması gerekli değildir.

Göz Kapağı Estetiği Fiyatları 2023

Göz kapağı estetiği tek bir ameliyat değildir, kişiye özel yapılan pek çok ameliyat tekniği ve kombinasyonu mevcuttur. Bazı hastalarda yarım saat süren küçük bir müdahale, bazı hastalarda 2-3 saate varan detaylı cerrahiler gerekebilmektedir. Bu nedenle blefaroplasti ameliyatı fiyatı sadece yapılacak detaylı bir değerlendirme sonrası kişiye özel olarak belirlenebilecektir.

Blefaroplasti Sonrası İyileşme

Göz kapağı estetiği sonrası, ameliyat bölgesine antibiyotikli pomad ve buz uygulanarak hasta 2-3 saat odasında gözlenir. Gözleri kapatmaya veya bandlamaya ihtiyaç yoktur. Herhangi bir problem izlenmezse, hasta aynı gün taburucu edilir ve 48-72 saat kadar aralıklı buz uygulaması yapılır.

Yara yerine 1 hafta kadar sabah akşam antibiyotikli göz pomadı uygulanması tavsiye edilir. Şişlik ve morluk olağandır ve hastanın yapısına, ameliyatın tipine bağlı olarak 1-2 gün ile 1-2 hafta kadar sürebilir. İyileşmenin hızlı ve düzgün olması, ilk 2-3 gün yapılacak istirahate ve aktivitenin kısıtlanmasına da bağlı olacağı için, ilk günler öne eğilmek, ağırlık kaldırmak, uzun yürüyüşler yapmak tavsiye edilmez.

İlk 4-5 gün yara yerlerine su temas etmemesi uygun olacaktır. Dikişler 6-7. günlerde alınır, sonrasında özel bir tedaviye ihtiyaç yoktur. Herhangi bir keside 4-6 hafta arası yara daha kırmızı ve gergin hale geldikten sonra hızlı bir remodeling (yeniden şekillenme) evresi başlar, zaten belirsiz olan izler haftalar içerisinde görünmez hale gelir.

İlk 2 hafta deniz, havuz ve ağır sporlardan uzak durulması tavsiye edilir, ağır aktiviteler 10. günden başlanarak tedricen artırılırsa iyileşme daha güzel olacaktır. Normal koşullarda hastalar 3. günden sonra masa başı işlerine, 1. haftadan sonra aktivite gerektiren işlerine rahatlıkla dönebilmektedirler.

Blefaroplasti sonrası iz kalır mı?

Göz kapağı estetiği ameliyatlarında pek çok teknik mevcuttur. Bu konuda tecrübeli bir cerrah mümkün olduğunca cilt kesisi olmaksızın, ya da gizli kesilerden cerrahi yapacağı için, iz kalma ihtimali yoktur ya da sıfıra yakındır.

Yine de bazı cilt tiplerinin genetik yapısı, bazı sistemik hastalıklar, kullanılan ilaçlar, aşırı UV maruziyeti, sigara kullanımı, yara yerinin travmaya uğraması gibi ameliyat dışı faktörler de yara izi üzerine etkili olacağı için bu durumlar ameliyat öncesinde ve sonrasında dikkatlice değerlendirilmelidir.

Blefaroplasti kaç yaşında yapılır?

Blefaroplasti yani göz kapağı estetiği için özel bir yaş sınırlaması olmasa da, yüz gelişiminin ve mental olgunlaşmanın henüz tamamlandığı 18-20 yaşından önce yapılması uygun değildir.

Genellikle genetik yapıdan kaynaklı problemler nedeniyle ameliyat yapıldığı için yirmili yaşlarda dahi bazı kişilerin kapakları özellikle görme duyusu veya göz sağlığı açısından problem yaratıyorsa ameliyat edilebilmektedir. Göz kapağı estetiğinde ideal ameliyat yaşı, kişinin problemi rahatsız edici bulduğu yaştır.

Ameliyatız göz kapağı estetiği mümkün mü?

Ameliyat gerektirmeyen daha hafif göz kapağı estetik problemlerinde, henüz ameliyat olmak istemeyen hastalarda, ya da ameliyatlar geçirmiş ve yaşı ve anatomisi gereği daha fazla ameliyatın uygun olmayacağı durumlarda tercih ettiğimiz bazı ameliyatsız göz kapağı işlemleri mevcuttur. Hastanın durumu değerlendirilerek, ne tip bir tedavinin uygun olacağına kanaat getirildikten sonra botulinum toksini, dolgu, mezoterapi ve cihazlı işlemler olası tedaviler arasındadır.

Titiz bir botulinum toksini uygulaması ile çizgileri açmanın yanı sıra kaşı şekillendirmek, göz kapağını bir miktar yükseltmek mümkün olabilmektedir. Ameliyat kesilerinin daha hızlı iyileşmesi ve kaş yükseltme ameliyatlarına destek amaçlı olarak da faydalı bir uygulamadır.

Göz çevresinde dolgu uygulamaları göz kapağı estetiğinde pek çok alternatif imkanlar sunmaktadır. Kaşın yükseltilmesi, üst göz kapağındaki çökme alanlarının doldurulması, alt göz kapağındaki çukurların doldurulması bunların başlıcalarıdır. Alt kapaklarda ameliyat gerektirecek düzeyde torbalanmanın olmadığı durumlarda, uygun teknikle ve doğru materyal kullanılarak yapılan dolgular, koyu halkaların ve yorgun göz görünümünün giderilmesinde oldukça etkili olmaktadır.

Üst kapaklarda ameliyat esnasında gereksiz yere alınan yağ dokular nedeniyle oluşan çökmelerde veya travma sonrası ya da kalıtsal olarak derin görünümlü üst kapaklarda da göz çevresi dolgu uygulamaları etkili çözüm imkanı vermektedir.

Göz çevresindeki koyu renk değişiklikleri, lekelenmeler ve çizgilenmelere yönelik yapılan mezoterapi uygulamaları doğru seçilmiş hastalarda etkili olmakta ve göz çevresi estetiğinde ameliyatsız uygulama imkanı sağlayabilmektedir. Çoğu zaman bu uygulamalar, ameliyata kombine olarak tercih edilebilmektedir.

Göz kapağı estetiğinde cihazlı uygulamalar da uygun hastalarda tercih edilerek kullanılabilecek yöntemler arasındadır. Bu uygulamalar arasında sıklıkla adı geçen ve hatalı biçimde lazer uygulaması olarak lanse edilen plazma uygulamalarının, reklam edildiğinin aksine herkese ve her koşulda etkin bir göz kapağı estetiği veya kapak kaldırma yeteneği yoktur; ancak uygun seçilmiş bir kısım hastada 1-2 yıl süreli cilt sıkılaştırma ve kırışıklık giderme etkileri mevcuttur.

Torbalara, gerçek kapak düşüklüklerine (ptozis) etkili değillerdir. Ameliyat korkusu olan ya da kesin ameliyat gerektirmeyen durumlarda kıymetli olmaktadırlar. Bu alanda bir diğer yeni teknoloji bipolar radyofrekans cihazlarıdır ve yine aşırı torbalanması olmayan yani kesin ameliyat gerektirmeyen bir hasta grubunda cilt, cilt altı dokular ve kısmen yağ dokusu sıkılaştırmada faydalı olabilmektedir.

Kliniğimizde mevcut olan bu iki cihaz da doğru hasta seçiminde yüz güldürücü sonuçlar verebilmektedir. İşlemin lokal ya da topikal anestezi gerektirmesi ve işlem sonrası şişlik sürecinin uzunluğu ile ameliyata benzer özellikler göstermesinin aksine, bu uygulamalarda cilt kesisi, dikiş olmaması ve morluk izlenmemesi açılarından ameliyata göre bazı avantajları mevcuttur.

Göz Tansiyonu (Glokom)

Glokom tedavisinin amacı, göz içi basıncını kontrol altına almak, hastalığın ilerlemesini durdurmak veya yavaşlatmak ve görme fonksiyonunu korumaktır. Tedavi seçenekleri hastanın glokom tipine, hastalığın ilerleme hızına ve diğer faktörlere bağlı olarak belirlenir. İşte yaygın olarak kullanılan glokom tedavi yöntemlerinden bazıları:

  1. Göz Damlaları: Göz damlaları, göz içi basıncını azaltmak ve sıvı akışını düzenlemek için kullanılan en yaygın tedavi yöntemidir. Bu damlalar, göz içindeki sıvı üretimini azaltarak veya dışarı akışını artırarak göz basıncını kontrol altına almaya yardımcı olur. Göz damlalarının düzenli olarak kullanılması önemlidir ve doktorunuzun talimatlarına göre uygulanmalıdır.

  2. Oral İlaçlar: Bazı durumlarda, ağızdan alınan ilaçlar da göz içi basıncını düşürmek için kullanılabilir. Bu ilaçlar genellikle göz damlaları yeterli sonucu vermediğinde veya hastanın damlaları kullanma konusunda zorlukları olduğunda tercih edilir. Ancak, oral ilaçlar bazı yan etkilere sahip olabilir ve düzenli takip gerektirebilir.

  3. Lazer Tedavisi: Lazer tedavisi, glokom tedavisinde etkili bir seçenektir. Lazerle trabeküloplasti adı verilen bir prosedür, göz içindeki drenaj kanallarını genişletmeyi veya açmayı hedefler. Bu şekilde göz içi sıvısının daha iyi bir şekilde akmasını sağlar ve göz basıncını düşürür. Lazer tedavisi genellikle acil olmayan glokom vakalarında kullanılır ve cerrahi müdahale gerektirmez.

  4. Cerrahi Müdahale: İleri düzey glokom vakalarında veya diğer tedavi yöntemlerinin etkili olmadığı durumlarda cerrahi müdahale düşünülebilir. Cerrahi seçenekler arasında trabekülektomi, göz içi drenaj tüplerinin yerleştirilmesi veya mikroskobik stentlerin kullanımı bulunur. Bu prosedürler, göz içi basıncını düşürerek ve sıvı akışını düzenleyerek görme kaybını kontrol altına almaya çalışır.

Glokom tedavisi, hastanın bireysel durumuna ve hastalığın özelliklerine göre kişiselleştirilir. Tedavi planı, uzman bir göz doktoru tarafından belirlenir ve düzenli kontrollerle takip edilir. Glokom hastalarının düzenli göz muayenelerine devam etmesi ve tedavi planına sadık kalmaları önemlidir. Erken teşhis ve uygun tedavi ile glokom ilerlemesi kontrol altına alınabilir ve görme kaybı riski azaltılabilir.